Karşılıksız Mantık | Incontrovertible Logic |
---|---|
Birdenbire içimden geldi ve seni seviyorum dedim. | Suddenly, from inside me, “I love you” I said. |
Lütfen böyle şeyler söyleme dedi. | “Please don't say such things” he said; |
Daha birbirimizi tanımıyoruz bile. | “We hardly know one another.” |
Tanımamız için ne gerekiyor ki başka dedim | “What more do we need to know one another?” I said; |
İki insan daha nasıl tanır birbirini? | “How can two people know each other more?” |
Modus Ponens (P→Q, P | Q) | |
Dedi ki, eğer gerçekten sinirlenirsen, seni tanıyabilirim. (P→Q) | He said, “If you're really bothered, OK I know you.” |
Bunun üzerine gerçekten sinirlendim. (P) | I was really bothered by it. |
Böylece beni tanıdı. (Q) | Thus, he knew me. |
Üstümü giyinirken dedim ki işte istediğin oldu. | Putting on my clothes, I said “It was what you wanted.” |
Modus Tollens (P→Q, ∼Q | ∼P) | |
Şimdi eğer beni seviyorsan, sevdiğini söylersin. (P→Q) | “Now, if you love me, you will say so.” |
Sevdiğini söylemedi. (∼Q) | He didn't say he loved me. |
Ne oluyor Allahaşkına dedi onun yerine. | “For God's sake, what's going on?” he said instead. |
Demek ki beni sevmiyordu. (∼P) | It meant he didn't love me. |
Kapıyı çekip cıktım. | I opened the door and went out. |
Hypothetic Syllogism (P→Q, Q→R | P→R) | |
Arkamdan gelmesini bekledim. | I waited for him to follow me. |
Düşündüm ki arkamdan gelirse, yanılmışım demektir. (P→Q) | I thought, “If he follows me, it means I must have been wrong. |
Eğer yanılmışsam, beni seviyor demektir. (Q→R) | “If I was wrong, it means he loves me. |
Yani arkamdan gelirse, beni seviyor demektir. (P→R) | “That is, if he follows me, it means he loves me.” |
A logical fallacy (P→Q, ∼P | ∼Q) | |
Ayakkabılarımı giyerken odanın kapısını açarak seslendi. | As I was putting on my shoes, he opened the door and called out: |
Eğer bunu büyütmezsen, iyi edersin. (P→Q) | “It would be good if you didn't make a big deal out of this. |
Ama görüyorum ki büyütüyorsun. (∼P) | “But I see that you are making a big deal out of it. |
Bu hiç de iyi değil. (∼Q) | “This is not good at all.” |
Ah hayır olamaz dedim kendi kendime. | “Oh no, it can't be!” I said to myself. |
Bu adam hiç mantık bilmiyor. | “This man doesn't know any logic.” |
Rumeysa Özel |